ÖNSÖZ
Üstâd Bediüzzaman tarafından Nurun manevi Avukatı diye lakablandırılan Edip, Alim ve Fazıl bir Nur talebesi olan merhum Ahmed Feyzi Kul Efendi, Bediüzzaman Hazretlerinin, âhirzamanda geleceği ehadiste müjdelenen Al-i Beytin büyük şahsiyeti olduğunu dehşetli mahkemeler karşısında dahi dava etmiş ve aynı mevzuda bu Maidet-ül Kuran namındaki ve Cifir ilmine müstenid eseri yazmıştır. Bediüzzaman Hazretleri bu eserin muhteva ve davasını, şahsına ait kısmını Risale-i Nurun şahs-ı manevîsine çevirerek tasdik eder. (Emirdağ Lahikası-1, s. 273)
Mâidet-ül Kur'an isimli bu eseri, Bediüzzaman Hazretleri de görmüş, okumuş ve tasdik etmiştir. Hattâ Üstad tarafından bu risale bazı tadil ve tashihlerden sonra, 1946-1948'lerde teksir makinesiyle ve İslâm harfleriyle neşredilen Tılsımlar Mecmu ası adlı kitabın âhirine ilhak edile rek neşrettirilmiştir.
Lâkin 1948'de vukua gelen Afyon Mahke mesi savcı ve hâ kimleri veya onun ehl-i vukufu Mâidet-ül Kuran ese rini, rapor ve iddianamelerinde çok fazla mevzu ettikleri için, Hazret-i Üstad Afyon Hapsinden sonra onu Tılsımlar Mecmuasının arkasın dan ayırmış ve umumî neşirden kaldırmıştır. Böylece Mâidet-ül Kur'an'daki ondört tane hadîs-i şerif dahi Risale-i Nur'un bir nevi ha dîslerinden sayılmış olduğu için burada ya zıldı, me'hazleri de tesbit edildi. (Risale-i Nurun Kudsi Kay nakları- A. Badıllı)
Bununla beraber, Ahmed Feyzi Efendinin kanaatlerini tas dik makamında iki hatırayı burada zikretmek lüzumunu his set tik:
1- Bediüzzamana hanedanıyla, efrad‑ı ailesiyle her türlü tehlikeleri göze alarak hizmet eden, bağlılık gösteren, en yakın akrabadan çok daha yakın bir akrabalık hissi içerisinde sadakatla fedakârane talebelik eden Emirdağın Çalışkanlar ailesinden merhûm Mehmet Çalışkan ağabey anlatıyordu:
Bir defa (yüksek bir âlim, beliğ bir edib olan) merhûm Ahmed Feyzi Kul Efendi Emirdağına gelmişti. Sohbet etti. Üs tâdımızın büyük evsâfını, yüce makâmlarını, Riyazî ve Cifrî te vafuklarla açıklıyordu, biraderim Osman Çalışkanın kalbine ge lir ki: Biz Üstâdımızı Kürd olarak biliyoruz. Ahmed Feyzi Efendinin anlattığı Büyük Müceddid ise, Âl‑i Beyt‑i Nebevîden olacaktır.
Bu kalbî muhasebemden az sonra, Üstâd Hazretlerinin beni çağırdığını söylediler. Gittim. Üstâd bana: Kardeşim, ben hem Hasanîyim, hem de Hüseynîyim ve Ahmed Feyzinin bütün söylediğini kabul ediyorum, haydi git! dediler. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 36)
2- Emirdağlı merhum Mehmed Çalışkan diyor ki: Birgün Ahmed Feyzi Efendi Emirdağa gelmişti. Üstâdla görüştü. Üstâd ona: Çabuk bir vasıta bul ve git! dedi. Fakat akşam bir sohbet yapması için ben onu bırakmadım. O gece çok güzel ve nurlu bir sohbet olmuştu. Sohbet geç vakte kadar devam et mişti.
Sabahleyin ‑birden‑ Üstâd Ahmed Feyziyi çağırttı.. Hal buki onun kaldığından Üstâdın haberi yoktu. Ahmed Feyzi çok korktu. Beraberce Üstâdın yanına gittik. Üstâd ona: Sen ak şam ne konuştu isen, ben aynen kabul ediyorum diyerek Ahmed Feyziye iltifat etti. (Son Şahitler cilt: 4, sh: 62)
Ahmet Feyzî Kul Efendinin Üstada ve Risale‑i Nura azamî bağlılığı, Maidet‑ül Kurân ve Hazinet‑ül Bürhan eseriyle Afyon mahkemesinde okuduğu şaşaalı müdafaanamesinde Risale-i Nurun müdafaasını mükemmelen ifa etmesi sebebiyle Hazret‑i Üstâd ona: Nurun Manevi Avukatı diye lâkab vermiştir. (Mufassal Tarihçe-i Hayat, 1715)
Bediüzzaman Hazretleri, bu eserdeki isbat ve işaret leri, zaman cemaat zamanı olması ve Şahs-ı Manevi hük medeceği için; Risale-i Nurun Şahs-ı Manevisine ve Ce maatine ve Seyyidler Cemaatine tatbik ederek Mehdiyyet hareketinin hakiki manasını izah etmiştir. Azamî tevazu içinde şahsına tevcih edilen manevî makamları, iman hizmetinin ehemmiyeti ve Nur Mesleğindeki hakiki ihlas gereği olarak, şahsı için kabul etmemiştir.
Bu eser, şimdi her yerde bulunan Nur Talebelerinin şiddetli istekleri ve muhterem ağabeyimiz Ahmed Feyzinin hayatta iken tab ettirmek hususunda gösterdiği fakat muvaffak olamadığı baskı işinin tahakkuku için neşredilmiştir.
İTTİHAD YAYINCILIK