Elinizdeki bu eser Risale-i Nur Müellifi Bediüzzaman Said Nursi(r.a.) Hazretlerinin okuduğu veya kendi tertip ederek okuduğu münâcât ve dualardan meydana gelen bir külliyattır. Külliyat diyoruz çünkü Hz. Bediüzzaman bu duaların bir kısmınıgünlük virdleri olarakher gün bir ömür boyu daimi okumakla birlikte; tamamını da 1922-1925 yılları arasında Vanda iken yaklaşık 15 günde bir devretmekteydi. Daha sonraki hayatında ise kendince mühim gördüğü virdleri zaman zaman okuyarak gayet nurlu ve nurani bir hayat geçirmiştir. Beşer takatını neredeyse aşan bu keyfiyet; başta Kuran-ı Azimüşşanın sonra bu münâcât ve duaların feyzi ve bereketi ile önce yirminci asır ve sonraki asırların mukteda-bîhi ve üstadı Koca Bediüzzamanı(r.a.), sonra Risale-i Nur gibi bir bahr-ı hakaîk külliyatını netice vermiştir.
Cennet nehirlerinden olduğu Aleyhissalât-i Vesselam Efendimiz tarafından ifade edilen azametli Nil Nehrini Cebel-i Kamerden çıkararak Afrikanın kumistanına feyiz ve bereket dağıtan kudret, Kuranın mükemmel bir tefsiri olan Risale-i Nuru da bu feyiz ve bereket menbaından çıkartmıştır.
Üstad son yıllarına kadar akşamdan ferdası sabaha kadar, son yıllarında da yatsıdan ferdası sabaha kadar, nihayet bir iki saat uyku ve istirahatten sonra Kuran-ı Kerim ve elinizdeki bu külliyatla iştigal etmişlerdi. Hizmetkârlarından merhum Bayram Yükselin ifadeleri ile imsak vaktine bir saat kala evrad ve ezkârını bitirir; başta Efendimiz(a.s.m.) ve sair enbiya aleyhimüsselam efendilerimiz olmak üzere bir metre eninde beş metre uzunluğunda Ispartadaki ikametgâhının duvarına astığı mübarek mânevî silsile ile birlikte sair ismen dua edeceği zevatı tek tek sayarak fecir vaktine girerlerdi. Bu itibarla tabiri caizse Evrad-ı Nuriyenin muhteviyatı Üstadın mübarek gece hayatının gerçek kaynağı idi.
Evrad-ı Nuriye ismi taraf-ı naçizanemizce verilmiş bir isimdir. Üstadın Risale-i Nurun pek çok yerinde her fırsatta kendini merciiyetten azletmesi ve bütün şerefi Kuran-ı Azimüşşana ve onun hakiki bir tefsiri olan Risale-i Nura vermesi, okuduğu münâcât ve duaların Risale-i Nurun mânevî bir menbaı olmasından dolayı Evrad-ı Nuriye ismi manaya muvafık ve mutabık olarak münasip görülmüştür.
Elinizdeki cildiinşaallahbaşka ciltler takip edecektir. Takriben üçbin sahifeyi bulacağını tahmin ettiğimiz ve yaklaşık bu hacimde yedi cilde sığabileceğini ümid ettiğimiz bu külliyatın muhteviyatı hakkında burada bir parça bilgi vermemiz gerekmektedir.
Eğer tevfik refik olursa Evrad-ı Nuriye; başta Resûl-i Ekremin(a.s.m.) münâcât ve dualarından hiç değilse bir kısmı olmak üzere, bazı peygamberlerin(aleyhimüsselam) tesbih ve duaları, ashab-ı kiram efendilerimizden bazılarının özellikle İmam-ı Alinin(r.a.), bir kısım tabiinin ve tebe-i tabiinin, eimme-i erbaanın, müceddidinin, aktab-ı erbaanın, turuk-u âliye aktablarının hemen hepsinin dua, münâcât, salavat, naat ve evradlarını havi bir hazine olacaktır.
Bir hadis-i şerifte Efendimiz(a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:
Deccal zamanında müminlerin yemeği, meleklerin taamı olan tesbih ve takdisler olacaktır. Kimin o günde dilinde tesbih ve takdis olursa, Allah ondan açlığı giderecektir. Bu itibarla Evrad-ı Nuriye bir taraftan Üstad Bediüzzamanın evradı olması hususiyetini taşırken diğer yönüyle hangi meslek ve meşrepte olursa olsun bütün mâneviyat yolcularının mânevî latifelerini besleyecek ve doyuracak bir pınar mahiyetindedir.
Elinizdeki birinci cildin ilk baskısı 1997 yılı Ramazan ayında yapıldı. Aradan geçen zaman ve bu kadar büyük hacimde dökümanın tasnifi ve değerlendirilmesi ile ortaya çıkan yeni durumlar sebebi ile cildin ikinci baskısında bazı değişiklikler yapılması zarureti hasıl oldu şöyle ki: Bu cildin ilk yarısı Hizb-ü Envâril-Hakàikın-Nûriyedir. İsim bizzat Bediüzzaman Hazretleri tarafından verilmiştir ve muhtevayı teşkil eden hizipler ve münâcâtlar Üstadın her gün baştan sona kendisinin bizzat okuduğu ve talebelerine de okumalarını tavsiye, hatta vasiyet ettiği parçalardır. Tertibi bizzat Üstad tarafından yapıldığı için bu bölümü olduğu gibi muhafaza ettik. Şu kadarı var ki; birinci cildin ilk baskısından sonra pek çok okuyucu; ehl-i imanın sıkça okuduğu ve haklarında nebevî tavsiye de bulunan Vâkıa, Duhan ve Cuma Surelerinin de ilave edilmesini arzu ettiler. Herhangi ilave bir metin olmayıp doğrudan Kuranın sureleri olmaları hasebiyle Üstadın tertibi içerisineburada açıkça zikretmek kaydıylailave etmeyi münasip gördük. Zaten Bakara Suresinin son iki ayeti (Âmener-Resûlü) de sonradan ilave edilmiştir. Ayrıca Üstadın yakın talebesi ve hizmetkârı, merhum Tahiri Mutlunun Kırk Anbar adını verdiği evradında da yer alan bu sureler, inşaallah yanlış bir tasarrufta bulunmadığımıza dair bize kanaat verdi.
İlk baskıda cildin ikinci bölümünün bir kısmını teşkil eden Münâcât-ı Nuriye adını verdiğimiz ve Risale-i Nurda mevcut, pek çok risalenin baş, orta ve ekseriyetle sonunda bulunan dualardan tertiplenen bölüm ve farisî münâcâtların daha sonra neşredilecek bir ciltte yer alması uygun görüldü. Bunun sebebi hangi cilt olacağına henüz kesin karar veremediğimiz bu cildin münhasıran Üstadın kendi tertibi münâcâtlara tahsis edilmiş olmasıdır. Eseri hazırlarken hayretle müşahede ettik ki;elimize geçtiği kadarıylaÜstadın bizzat tertip ettiği münâcâtlar elimizdeki kitabın satır düzeni ve cilt hacmi dikkate alındığında takriben bir ciltten fazla bir yekûn tutmaktadır. Bu yekûnun 200-250 sahifesinin sırf Kuranî hizipler olması dolayısı ile, Kuranî hizipler, başta Hizbül-Kuranül-Muazzam ve sairleri müstakil bir cilt olacaktır.
Burada açıklanması icap eden bir mesele de şudur ki; menşei Peygamber(a.s.m.) tesbihatları olduğu muhtelif hadis-i şeriflerle rivayet edilen Namaz Tesbihatı(*) gerek tertibindeki orijinallik, gerek Üstadın bir ömür boyu fevkalade bir titizlikle okuduğu ve okunmasını tavsiye ettiği içindir ki Bediüzzamanın ve Nur Talebelerinin alâmet-i fârikası olmuştur. Bu bölümü birinci baskıda olduğu gibi birinci ciltte muhafaza ettik.
Münâcaat-ı Nuriyeyi bu ciltten çıkarınca yerine bir kısmı Üstadın hizmetkârlarından muhterem Mustafa Sungur ağabeyin bizzat tavsiyesi ile bir kısmı da merhum Tahiri Mutlunun Kırk Anbarında yer alan dualardan olmak üzere, ilk baskıda olmayan bazı dualar ilave ettik. Duaların isimleri fihristte belirtilmiştir. Ayrıca duanın muhteviyatı ve varsa isnadı ve bazı özellikleri hakkında her duanın başına bazı notlar ile birlikte duayı tertipleyen zevat-ı kiram hakkında hal tercemesi (biyografi) koymanın faydalı olacağını düşündük. Biyografiler kısa olmakla beraber, dua sahibi mübarek zatların mânevî özelliklerini nazara verecek şekilde yazılmıştır.
Külliyatın ileriki ciltlerinin muhteviyatı hakkında bu kitapta tafsilatlı izâhı gerekli görmedik. Her cilt bir cihette müstakil olmakla beraber bir bütünün parçası olma hüviyetini sürdürecektir.
Eserimizi hazırlarken başta Resulullah Efendimizin(a.s.m.), Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ve eserimizde duaları derc edilen başta İmam-ı Ali(r.a.) ve İslâmın medar-ı iftiharı sair ashab-ı kiramın ve diğer üstadlarımızın mânevî himayesini hep hissettik. Gecelerin ilerleyen saatlerinde bu muhteşem münâcâtların ulviyyetini yüreğimizin atışında duyduk.
***
Bu birinci cildi ilk baskıdan sonra yeniden yazdık. Hat sanatını bilmek başka, yazabilmek daha başka bir şeydir. Alâ kadril-istitaa ve istidad yazdığımız yazının mükemmel bir yazı olmadığının farkındayız. Bununla birlikte okurlarımızın rahatça okuyabilecekleri açıklıkta bir yol izlemek endişesini daima taşıdık. Estetik açıdan bazı bölümlerin diğerlerinden daha iyi veya daha kötü olması, her bir bölümün farklı zamanlarda, farklı hâlet-i rûhiye içinde yazılmış olmasındandır. İnşaallah bu cildi ileride tekrar yazmak takdir edilmişse o zaman yazı kalitesi daha yüksek bir eser ortaya çıkabilir.
Tashih konusunda azami titizliği göstermiş olmamıza rağmen eserde beşeriyet muktezası her zaman hatalarla karşılaşmak mümkün olabileceğini kabul etmekten başka çare yok. Elbetteki hatalar bana aittir. Yalnız şunu da ilave etmek gerekiyor; kitapta yer alan metinler kadim (çok eski) metinler olmakla birlikte her biri ayrı bir belâgat şaheseridir. Ancak bazı hallerde aynı metnin muhtelif yazma ve basmaları ile karşılaşılmaktadır. Bu kadar kadim metinlerde, geçen asırlar içerisinde muhtelif nüsha farklarının olması kaçınılmaz olmaktadır. Ayrıca çoğu zaman hatalar veya yanlışlar veya şâz kelimeler yanlış olarak nüshaların istinsahlarından gelmektedir. İcabında aynı duanın bulabildiğimiz farklı nüshalarından yaptığımız karşılaştırmalar, Arapçadaki diyalekt ve imlâ farklarından gelen problemleri aşmak, eseri yazmaktan çok zamanımızı almıştır.
Bu çalışmalarımız arasında pek çok tecelli ile de karşılaştık. Mesela Cevşenül-Kebirin 73 ve 86. ukdelerinde dokuz adet cümlelerin onuncuları bu çalışmalarımız esnasında ortaya çıktı. Böylece şu ana kadar 999 olan tavsifat-ı İlahiye 1001e tamamlandı. Ayrıca Üstadın namaz tesbihatında, duayı takiben 33 adet kelime-i tevhid çektikten sonra okuduğu, içinde ism-i azam olduğunu ifade ettiği duanın bulunması da bu cümledendir.
***
Burada sonsuz salat ve selamın üzerine olmasını dilediğimiz Efendimize(a.s.m.), Hz. Hızıra(a.s.), Efendimizin(a.s.m.) seçkin sahabelerine(r.anhüm), eserimizin hareket noktası Üstad Bediüzzaman Hazretlerine ve eserimizde duaları bulunan bütün ehlullahın ruhlarına sayısız Fatiha-i Şerifeler takdim ediyoruz.
Son Osmanlı hattatı, üstadım, merhum Hamid Beyi burada anmayı ve Cenab-ı Hakkın mağfiretini ve Efendimizin(a.s.m.) şefaatına nail olmasını dilemeyi bir borç biliyorum. Yazı hususunda bir şeref varsa kendisine aittir.
Bu ciltte hususi defterlerinden istifade ettiğim başta merhum Tahiri Mutlu ve İbrahim Fakazlı(*) olmak üzere ahirete göçmüş, Üstadın bütün talebelerine Cenab-ı Haktan rahmetler dilerim.
Bu kitabın hazırlanmasında maddi ve mânevî pek çok yardımını gördüğüm ve kitaba girmesine müsaade ettiği, abd-i acizi yüreklendiren dua mahiyetindeki mektubu yazmakla esere şeref bahşeden muhterem Mustafa Sungur ağabeye, duasını esirgemeyen muhterem Abdullah Yeğin ağabeye, alâkalarını esirgemeyen muhterem Hüsnü Bayram ve muhterem Said Özdemir ağabeylere minnettarlığımı burada ifade etmek isterim.
Evrad-ı Nuriye basıldıkça, okundukça mânevî feyiz ve sevap çeşmesinden daima hissedar olmalarını arzu ettiğim, mânevî hayatımın şekillenmesinde şüphesiz en büyük paya sahip Anne ve Babama, eserin ilk baskısında cansiperane emeği geçen merhum ağabeyim Hüseyin Demirele ve sevgili Ahmet Çelike, bu baskıyı yayına hazırlayan sevgili Muhammed Özdemire, Ziya Arpacıya, gerek 1. baskı, gerekse 2. baskı için hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen sevgili Abdülkadir Ustaya, tashihinde emeklerini esirgemeyen Ahmed Bayram, Mehmed Dönmez, Ebubekir Memiş, Mustafa Şirin, Rahmi Demiral, Ahmet Bilgin ve Abdurrahman Araz, Oğuzhan Tan dostlarıma, nihayet yazılması sırasında sabrını, yazıldıktan sonra tezyinatı uğruna emeğini ve zamanını esirgemeyen eşim Nuran Hanıma, çalışmalarımı sevgileriyle destekleyen çocuklarım Kevser ve Canana sonsuz teşekkürler ederim.
Hattat
Muhsin Demirel